Akkoyunlular
Tarihi ve Kuruluşu
Farklı zamanlar olmak üzere Akkoyunlu Devleti Azerbaycan, Irak ve günümüz Türkiye’si toprakları üzerinde yer edinir. Aynı zamanda Doğu Anadolu topraklarında yer edinir. Aslen Oğuzların Bayındır boyundan olan Akkoyunlular, 13. Yüzyılın sonlarına doğru Azerbaycan’a geldi. Ardından aşiret halini aldı. 14. yüzyıla ulaşıldığında ise Harput, Diyarbakır gibi şehirleri bünyesinde barındıran yöreyi yurt edinmişlerdir. Bu durum da belirtilen bölgelerde hâkimiyet sağlamalarına yardımcı olmuştur. Devlet sistemleşmeden önce Akkoyunlular, güney ve kuzeylerinde bulunan Urfa, Mardin, Bayburt gibi şehirleri kullanılırlar. Burada Devlet kışlak ve yazlık olarak kullanırlar. Buradan da anlaşılacağı üzere göçebe bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. İlerleyen zamanlarda da Anadolu, Suriye, Irak gibi coğrafyalara akınlar düzenlemişlerdir. Bunun yanı sıra yağmalamalar da yapmışlardır. Bu yağmalamalardan en bilindik olanı Trabzon İmparatorluğuna karşı olanıdır. Trabzon İmparatorluğu’nun bu saldırıya karşı aldığı önlem ise Akın önderliğini yapan Tur Ali Beyoğlu Kutlu Bey ile kızını evlendirmek olmuştur. Zira bilindiği üzere geçmiş zamanlardan beri iki imparatorluk arasında aile kurmak dostluğu da beraberinde getirmiştir. Tarihte Akkoyunlulara ‘’Bayındıriyye Devleti’’ de denilmiştir. Daha ayrıntılı bilgilere Ebu Bekr-i Tıhrani ‘nin kaleme almış olduğu eserinden de ulaşılabilmektedir.
Akkoyunlu Devleti Hükümdarları ve Aranan Özellikleri
Tur Ali Bey (1340-1362): Akkoyunlular Diyarbakır çevresine geldiklerinde başlarında bulunan hükümdardır. 1340-1341 ve 1343 yılları arasında da Trabzon Rum topraklarına saldırıda bulunan hükümdardır. Ancak saldırı Tur Ali Bey’in başarısızlığıyla sonuçlanmış, sonrasında başka devletlerle birleşerek tekrarlanmış olsa da zaferi beraberinde getirmemiştir. Başarısızlıkla sonuçlansa da devlet yönetiminde övgüye layık bir komutan olarak adını duyurmuştur. Rum Kralı III. Aleksios’un kızı ile oğlu Kutlu Bey evlidir. Bu evliliğin sebebi de yine devlet yönetimine dayanmaktadır. Tur Ali Bey döneminden sonra 1360 yılına kadar Trabzon Rum İmparatorluğuna saldırı düzenlenmemiştir.
Kutlu Bey (1362-1388): Bu dönemde Anadolu’da siyasi anlamda gelişmeler olmuştur. Özellikle Karakoyunlular cephesinde gelişmeler duraksamıştır. Erzincan’ın Pir Hüseyin’den Mutahharten’e geçmesinden hoşnut olmayan Eretna Devleti, Erzincan üzerine saldırmıştır. Saldırıda Akkyounlu Devleti Mutahharten cephesinde yer almış ve onların yardım isteğine kayıtsız kalmamıştır. Akkoyunlular buradan zaferle ayrılsalar da Sivas’ı ele geçirememişlerdir. Kutlu Bey 1389 yılında ölmüştür.
Ahmet Bey: Kutlu Bey’in diğerlerine nazaran daha ön plana çıkan oğlu olması sebebiyle tahta geçmiştir. Tarihte Kadı Burhaneddin’in Malatya’ya yaptığı seferlere katıldığı ve birkaç isyan girişiminde bulunduğu yazmaktadır. Ayrıca Kadı Burhaneddin’le çıktığı birkaç seferde gerçekleşen iletişim sonrası onu öldürtmüştür. Sonrasında tüm kardeşlerini hapse mahkûm bırakan Osman Bey, 1403 senesinde Akkoyunlu devletinin başına geçmiştir.
Karayülük Osman Bey: Anadolu Seferlerindeki katkıları sebebiyle Timur tarafından Diyarbakır’a layık görülmüştür. Akkoyunlu devletinin temel hükümdarlarından birisidir. Timur’un desteğini de alarak bulunduğu bölgede söz sahibi olmuş, birçok bölgeye saldırıda bulunmuştur. Mardin kuşatmasında Artuklular’ın davetiyle yardıma gelen Kara Yusuf’a yenilmiştir. Kara Yusuf, Karakoyunluların başındadır ve bölgeye hâkim olmuştur. Kara Yusuf’un 1420 yılında vefat etmesiyle Karakoyunluların başına geçmiş olan Kara İskender’le de mücadele etmiştir. 1421 yılında yapılan savaşta da yenilerek Diyarbakır’a geri dönmüştür. Bunca başarısızlığa rağmen Bayburt, Erzincan, Harput ve Meyyafarikin gibi bölgeleri ele geçirmiştir. Karakoyunlularla olan husumeti uzun bir süre daha devam etmiştir. Memlükler’le olan ilişkisinin olumsuz etkilenmesi sonucu Memlükler Urfa’yı ve Mardin’i ele geçirmiştir. Akkoyunlu Devleti ise Karakoyunluların Timurlularla olan savaşından yararlanarak Erzurum’a saldırmıştır. Bu sırada Osmanlı topraklarına geçiş yapan Kara İskender’i durdurmak amacıyla yola çıkan Karayülük Osman Bey Erzurum dolaylarında yapılan savaşta yenilmiştir. Bu savaşta ağır yaralanmış, 1435 yılında da yine Erzurum’da hayatını kaybetmiştir.
Ali Bey: Sahruh ve Memlük hükümdarlarının onayını alarak başa geçen bir hükümdardır. Hilafet dönemi kısa sürmüştür. Karakoyunlularla birlikte kardeşi Hamza Bey’le mücadele etmiştir. Hatta Karakoyunlu saldırısı artınca Osmanlı Devleti’nden yardım almıştır. Bu olaylar akabininde yalnız kalan Ali Bey Suriye’den çekilmiştir.
Hamza Bey: Karayülük Osman Bey’in en kabiliyetli oğludur. Ali Bey’den devleti teslim aldığı sırada saltanat savaşı başlamıştır. Saltanatı boyunca taht kavgaları ile mücadele eden Hamza Bey, 1444 yılında hayata gözlerini yummuştur.
Cihangir Mirza: Babasının ölümünün ardından tahta geçmiştir. Savaş tecrübesi de olan Cihangir Mirza, devletin başına geçer geçmez Karakoyunlu devleti üzerine yürüdü. Karakoyunlu- Akkoyunlu arasındaki savaşı 1453 yılından itibaren barışa bağlamış, Karakoyunlu hâkimiyetine girmiştir. Bunun üzerine bu hâkimiyeti kabul etmeyen kardeşi Uzun Hasan Bey ile aralarında sorun yaşamıştır. Uzun Hasan Erzincan’a saldırmıştır. Van Gölü çevresini yağmalayan Uzun Hasan, Cihangir Mirza’nın Diyarbakır’dan ayrılmasıyla birlikte tahta geçmiştir.
Uzun Hasan: Hâkimiyeti boyunca kardeşleriyle kavga halinde olmuştur. Urfa’yı ele geçirmiş fakat Mardin’in sağlam surlarına karşı koyamamıştır. 1457 yılında Hısnıkeyfa’yı ele geçirerek Eyyubi hükümdarlığına ve Selçuklulardan gelen Egil beylerine son vermiştir. Topraklarının genişlemesiyle birlikte Fatih Sultan Mehmet ile mücadeleye girmiş, farklı devletlerle ittifak kurmuştur. 6 Ocak 1478 tarihinde ölmüştür. Döneminde Akkoyunlu devleti kül ve sanat alanında gelişmiştir. Osmanlı Devleti’ni örnek alarak ‘’Hasan Padişah Kanunları’’ oluşturulmuştur.
Halil Bey: Maksud Bey’i öldürmesi dolayısıyla halkın tepkisini almıştır. Yakub Bey’e yanildikten sonra hayatını kaybetmiştir.
Yakub Bey: Halil Bey’i öldürmüştür. Birçok şehre saldırıda bulunmuş, Memlük Devleti’ni bozguna uğratmıştır. Gürcistan Seferi’nden sonra ülkenin kültür seviyesini yükseltmekle uğraşmıştır. Kendisi de şair olan Yakub Bey sanata değer vermiş, sanatçıyı korumuştur. 1490 yılında ortaya çıkan veba salgını dolayısıyla hayatını kaybetmiştir. Kendisi Akkoyunlu devletinin en parlak zamanlarını yaşatmış, sonrasında çocuklarının yaşı dolayısıyla devlet duraklama dönemine girmiştir.
Baysungur Bey: Yakub Bey’in oğludur. Devletin ileri gelenleri tarafından tahta geçirilmiştir. Devletteki çok başlılığı ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Devlet adamlarının tahta geçmesi için ileri sürdüğü Rüstem Bey’e yenilerek Diyarbakır’a çekilmiştir.
Rüstem Bey: Saltanatta durduğu kısa sürede (5 yıl) iç karışıklıklar ve dış düşmanlarla uğraşmıştır. Ahmed Bey’in saldırısına uğramıştır. Himayesindeki askerlerin ihaneti yüzünden saldırıya karşı gelememiş, öldürtülmüştür.
Ahmed Bey: Tüm destekleri alarak tahta çıkmış ancak Rüstem Bey gibi iç karışıklıklarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Fiziksel olarak kısa boylu olmasından dolayı ‘’Göde’’ lakabıyla anılmıştır. Ölümüyle birlikte Akkoyunlu Devleti parçalanma sürecine girmiştir.
Akkoyunlularda diğer Türk devletlerinde olduğu gibi hükümdarların yüksek ahlaki değerlere ve soyluluğa sahip olması beklenmektedir. Hükümdarın özellikle savaşlarda başarılı olabilmesi için cesur ve kahraman olması gerekir. Aynı şekilde bir diğer başarı teminatı da akıllılık ve bilgelik olmuştur. Örneğin Akkoyunlu devletini imparatorlaştıran Uzun Hasan’ın akıllı, bilge ve ileri görüşlü olduğu bilinmektedir. Ayrıca hükümdarlardan adil ve cömert olması beklenmiştir. Halkını yediren, giydiren, onlara bakan hükümdarların başarılı olduklarına inanılmıştır. Hükümdarın adaleti beraberinde kanun koyucu özelliğini de getirmiştir. Kanunlar devletin dirlik ve düzenini sağlayıcı en önemli araçlardandır.
Akkoyunlularda Saray Teşkilatı
Hem devlet teşkilatlanmalarında hem de saray yapılarında çevrelerindeki devletleri örnek almışlardır. Tarihte de devletlerin kendinden öncekileri örnek aldıkları ve kendinden sonrakilere de örnek teşkil oluşturdukları görülmüştür. Akkoyunlu Devleti’nde Dergah veya Devlethane adı verilen Saray Teşkilatı görülüyordu.. Ayrıca yemekleri tatmakla görevli Bekavul, saray ve hükümdarın hayvanlarına bakan Emir-i Ahur, hükümdarı yolculuk sırasında eğlendiren inak, koruculuk yapan yasavul, eşikağası ve kapucu, av zamanı hükümdarla bulunan kuşçu ve parsçı, düğünlerde içecek dağıtan ayakçı ve nekkareciler ve ferraş gibi saray memurları vardı
Divan Düzeni ve Devlet
Divanın başında reis-i divan veya sahib-i divan denilen kişi bulunmaktaydı. Bu kişinin görevi hükümdar mührünü gerekli belgelere basmaktı. Böylece devlet işleri aralıksız olarak devam edebiliyorduAyrıca dış devletlerle olan ilişkileri düzenleyen Tuğra(nişan)divanı da vardı.
Hükümdarlara han, uluğ bey gibi ünvanlar verilmiştir. Asıl hükümdar merkezi devlette olmak şartıyla şehzadelere da yarı bağımsız olacak şekilde bölgeler bırakılmıştır. Merkezde bulunan Büyük Divanda asıl konular görüşülmüştür. Hukuki işlere bakmak için kadılar, dini işlerle meşgul olması için de müftüler görevlendirilmiştir. Devlet teşkilatlanması ve askeri alanlar gibi birçok konuda Osmanlı Devleti örnek alınmıştır. Buna en güzel örneklerden birisi ‘’Hasan Padişahları Kanunu’dur. Akkoyunlu Hükümdarları için bilgin ve sanatçıların önemi de büyük olmuştur. Hâkimiyet kurdukları şehirlere han, kervansaray, medrese gibi sosyal hayatı olumlu etkileyen yapılar inşa etmişlerdir. Müslümanlıktan önce totem olarak koyunu benimsemişlerdir. Müslümanlıkla beraber de bu totemi bayrak, mezar taşı gibi birçok yerde kullanmışlardır.
Akkoyunlular Zamanında Ticaret
Devlet gelirlerini arttırmak ve daha üst düzey gelir elde etmek için ticarete teşvik etmişlerdir. Ticaret konusunda Timurluları örnek almışlardır. Özellikle Uzun Hasan bu konuda önemli çalışmalara imza atmıştır. Zaman içinde de Akkoyunluların hükümdar olduğu şehirler birer ticaret merkezine dönüşmüştür. Ticaret yollarını kontrol altına almaya çalışmışlar, uluslararası ticarete yönelmişlerdir. Venedik, Ceneviz başta olmak üzere birçok tacirle ilişkide bulunmuşlardır. Dış ticaretlerinin yüksek bir kısmını o dönemde değere sahip olan ipek oluşturmuştur.
Akkoyunlularda Toprak Unsuru ve Medeniyetin Gelişimi
Bu konuda İlhanlıları örnek almışlardır. Arazi kontrolü için divan emirleri görevlendirilmiştir. Arazi için tahsis edilmiş alana vakıf arazisi denilmiştir. Vakıf arazisi için ayrıca bir toprağın bulunması diğer Türk-İslam devletlerinden de etkilendiğini göstermiştir.
Ayrıca Akkoyunlu hükümdarları medeniyet kavramına önem vermiştir. Hükümdarlar diğer devletlerden geri kalmamak adına ilim meselelerine yönelmiştir. İlim ve sanatı halk içinde yaymaya çalışmıştır. Milli duyguları da ön plana çıkarmış, öz dile önem vermişlerdir. Bu konuda en hassas davranan hükümdar Uzun Hasan Bey olmuştur.
Akkoyunlu Devletinin Sona Erişi
Hükümdar Ahmed Bey’in ölümüyle birlikte ülkede karışıklıklar çıkmıştır. Devlet önce oğullar arasında bölüşülmüştür. Bu da büyük bir parçalanmayı beraberinde getirmiştir. Ard arda gelen yenilgilerle de Şah İsmail tüm Akkoyunlu topraklarını ele geçirmiştir(1514). Şah İsmail Akkoyunlu devletini yıkmakla da kalmamış boyları yağmalamış ve ülkesine gelir elde etmiştir. Yıkılış sonrasında boylar Memlükler, Osmanlı ve Dulkadiroğullarına sığınmıştır.
Yorum gönder