İlk Türk Devletlerinde İnanış ve Din
Türkler ilk olarak Gök Tanrı inancına bağlı kalmışlardır. Tarihte bilinen Gök Tanrı inancı yalnızca bir tane yaratan olduğunu kabul eder. İlk Türk devletlerinde inanış ve din tek tanrıya bağlı kalarak gerçekleşmiştir. İnsanlar başka bir güçlerin var olduğunu kabul etmiş ancak bunların tapınılacak güçte olduğuna inanmamışlardır. İnsanlara göre diğer güçler hep yaratandan gelmiştir ve tapılacak tek kişi de Tanrı olmuştur. Yüzyıllardır Türk Devletleri içerisinde esas olan inanca hoşgörü olmuştur. Birçok farklı dini inanç bir arada yaşamıştır. Tarih içerisinde farklı inançların yan yana ibadet gerçekleştiği de görülmüştür. Maniheizm ve Budizm de inanılmış dinler arasındadır. Ayrıca Musevilik ve Hıristiyanlık da inanılan diğer dinler olmuşlardır. Katolik, Protestan ya da Müslüman kişiler aynı ortamda ibadet etmişler ve din açısından birbirlerini yargılamamışlardır.
İlk Türk Devletlerinde inanış ve din tamamen özgürlüğe bırakılmış, kişiler hiçbir şey için mecbur edilmemiştir. Bu nedenle her dine mensup kişilerin sayısı çok fazla olmuştur. Herkes ibadethanelerini inşa etme konusunda özgür bırakılmış ve insanlar dinleri ile yargılanmamıştır. Adalet ve dürüstlük esas alınmış, kişiler doğruyu söylediği müddetçe inanış konusunda özgür olmuştur.
Türklerin Ölümden Sonraki İnançları
Türk Devletleri öldükten sonra yaşam olduğuna inanmış ancak buna belirgin bir isim bulamamışlardır. Fakat öldükten sonra yanlarında götürdükleri eşyaları kullanabileceklerine ve onlarla vakit geçirebileceklerine inanmışlardır. Bu nedenle ilk Türk Devletlerinde inanış ve dine göre kişiler en sevdikleri objeler ile birlikte toprağın altına konulmuştur. Bu eşyaların kişilere eşlik edeceği ve öteki yaşamlarında kullanabilecekleri düşünülmüştür.
Türk Devletinde Cenaze
İlk Türk Devletlerinde inanış ve din açısında ölülerin gökyüzüne ulaştığı inancına sahip olmuşlardır. Yuğ adını verdikleri bir tören düzenlemişler ve ölülerin huzura ermesini amaçlamışlardır. Bu inanca göre cenaze anında ağıt gibi söylemler gerçekleştirilmiş ve ölüye duyulan acı anlatılmıştır. Söylemlerin içerisinde kişiler yaslarını belli etmiş ve acılarını yansıtmaya çalışmışlardır. Acılarını cenaze anında yaşayan kişiler, cenazeden sonra yas tutmayı kısa süre gerçekleştirmiştir. İslamiyet inancına göre yas tutmak günah sayılmış ve kişiler yaslarını uzatmamışlardır. Ölünün arkasından intihar etmek ya da kendine zarar vermek de eski zamanlarda kabul edilen yanlışlardan olmuştur.
İlk Türk Devletleri inanışları içerisinde tam bir bilgiye sahip olmamışlar ve ölümü hep muamma olarak bilmişlerdir. Bu nedenle kişinin rahat etmesi için törenlere çok özen göstermişlerdir. Kişinin yaşadığı çadırın içerisinde çeşitli hayvanlar kesilmiş ve kurbanı ile ölünün ruhu rahatlatılmıştır. Kişinin çadırında kesilen kurbanın direkt olarak kişinin ruhuna gideceğine inanılmıştır. Kurban kesildikten sonra çadırın çevresinde dokuz tam tur atılmış ve ölü gökyüzüne çıkarken yardım edilmiştir. İnsanlar her tur attıkları zaman ölünün gökyüzüne daha da yaklaştığına inanmışlardır. Ölülerin mezar taşı sayısı onların yiğitliklerini temsil edermiş. Her öldürülen kişi kadar taş yerleştirilmiş ve yüzyıllar sonra kişilerin görmesi sağlanmıştır. Din ile ilgilenen kişilere Kam, Şaman ya da Baksı isimleri verilmiş, sorularla kişilere yön göstermeleri amaçlanmıştır.
Yorum gönder