Uygur Kağanlığı
Uygur Kağanlığı, 742 yılında Uygur soylularının yönetimi altında oluşmuştur. İlk Uygur Kağanı Kutluk Bilge Han’dır. Hükümdarlığın başkenti ise Ordu- balık’tır. Kutluk Bilge Han iki yıl boyunca hükümdarlığı yönetir ve 747 yılında ölür. Devletin yeni hükümdarı oğlu Moyen- çor olur. Hükümdar Moyen- Çor Sine- uslu gölüne oldukça yakın olan bir bölgeye taş diktirmiştir ve taşın ismine bengü taş denmiştir. Bu bölgeden bütün etkinlikleri izlemek mümkündü. Moyen-Çor, Dokuz Oğuz Boyuna her zaman yakın durarak onların birlik beraberliğini sağladı. Daha sonrada devletin çevre bölgelerinde konargöçer bir hayat süren Türkleri denetim altına almaya çalıştı. Bundan sonra ki yıllarda ise Kırgızlar, Karlular, Türgişler, Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler ile savaşarak bu toprakların hepsini kendi devlerine katmıştır.
Ülkenin hızlıca gelişmeye başladığı dönemler de Arap ve Çin halklarının savaşları başladı. Talas Irmağı yakınlarında bulunan bir bölge de 751 yılında savaşırlar ve savaşı İslam kuvvetleri kazanır. O savaşta Çin’in kaybetmesi ile Göktürk Kağanlığı çökmüştür. Uygurlar yayılarak nüfusta çoğalmak için fırsat elde etmiş oldular. Tarım Havzası denilen ve günümüzde ki Doğu Türkistan’ın bulunduğu yere tamamen yerleşmiş oldular. Bu yerleşimden dolayı Çin de birçok problem baş göstermiştir. Bu problemlerin başında ise annesi Göktürk olan Çin ordusun da komutanlık görevi yapan An Lu San, 200 bine yakın bir ordu ile Çin’in başkentlerini el geçirmiştir. Bu olaydan sonra Çin’in o zaman ki hükümdarı olan Tang, Moyen- Çur dan yardım istemiştir. Moyen- çor Çin’e gelerek şehirleri tekrar alır ve bu başarısından dolayı da Çin’den 20 bine topa yakın ipek kumaş ve imparatorun prenses kızlarından birini almıştır.
Alp Kutluk Bilge’nin ve yanında bulunan kağanların bulunduğu dönemlerde ise, Tibetliler Çin’e baskı yapmaya başladı. Bu baskıyı arttırabilmek için ise Sa- to Türkleri ile beraberlik kurmuştur. Bu beraberlikten Çin ile oldukça iyi siyasi, ticari ve askeri ilişkisi buluna Uygur devletini de rahatsız etmiştir. Tibetliler sürekli Çin’e akım yaparak bazı kağanların yıkılmasına neden oluyordu ve bunun önüne geçilemiyordu. Tibetliler zamanla Doğu Türkistan’a sızar ve kuzey de bulunan Kırgızlar da baskı yapmaya başlar. Bu nedenlerden dolayı da Uygur devleti iyice güç kaybetmeye başlayarak yıkılır. 840 yılında Kırgızlar Uygur başkentini basarak devletin son kağanı olan Ho- sa’yı öldürür ve ailesini katleder. Ülke de yaşayan halk ise ülkeyi terk eder ve İç Asya’ya doğru göç eder.
Uygur Kağanlığın da Kültür ve Medeniyet
Uygur Kağanlığı, göçebe yolcu hayatından ilk yerleşik yaşantıya geçerek tarım yapan ilk Türk boylarından biridir. Tarımı sağlayabilmek adına büyük şehirler kurulmuştur. Türk devletlerinin birçok özelliği de Uygurlular dan gelmektedir. Ülke bünyesinde birçok din vardı. İbn Fadlan döneminin seyyahları yazılarında Uygur kültüründen ve zenginliğinden oldukça fazla bahsedilmiştir. Ülke içinde Tengricilik, Budizm, Meniheizm, Nesturi ve Hristiyanlık inançalrına sahip insanlar birbirleri ile barış içerisinde yaşıyordu. Çin İmparatorluğu’nun Budizm inancına geçişi Uygurlular sayesinde olmuştur. Uygurlar ise Maniheizm inancına geçmiştir ve Bögü Kağan döneminde ise devlet tarafından resmi din olarak onaylamıştır. Bu dönemde birçok terim ilk kez ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında sivil örgütlenme, vergi, spor, vergi, hukuk, müzik gibi terimler vardı. Daha sonra ki yıllarda ise Kansu bölgesinde yaşayan Uygurlar Budizm dinine geçiş yapar. Kuruluşunun ilk yıllarında ise Göktürk alfabesini kullanmıştır. Daha sonra ki yıllarda ise kendi alfabelerini oluşturarak Uygur alfabesi denmiştir. Devlet yönetimin de önemli mevkiler de yer almakta olan Moğol insanları sayesinde, Uygur harflerinin yazımı Moğol harflerine benzemektedir. Aynı zamanda Uygur alfabesi, Fatih Sultan Mehmed dönemin de sarayda öğretilmiştir. Fatih Sultan Mehmed ’in yazmış olduğu Otluk Beli Fetihnamesi eseri Uygur alfabesi kullanılarak Doğu Türkçesi ile yazılmıştır. Günümüze gelen yazılı eserlerden Uygur devletinde matbaa ve kâğıt tezgâhlarında bulunduğu yazılıdır.
Uygur Kağanlığı ‘nın Önemli Özellikleri
- Maniehizm dininin kabul gördüğü zamanlarda minyatür ve resim alanında oldukça fazla gelişerek birçok eser yapmışlardır.
- Türk mimarisinin geleneği, Uygurların zamanında yapılan tapınak ve saraylardan gelmektedir.
- Türklere ait ve ilk olma özelliğinde ki vakıf teşkilatlanmasını kurmuşlardır.
- Çin İmparatorluğu ile olan ilişkileri sırasında kağıt ve matbaayı öğrendiler. Aynı zamanda diğer öğrendikleri arasında pusula ve ipek imalatı da vardı.
- Devlet yıkıldıktan sonra geriye kalan yazılı eserlere sahip ilk Tür devleti olmuşlardır.
Uygur Kağanlığı ’nın Bayrağı ve Anlamı
Tarih de ki büyük devletler arasında yer alan Uygurların bayrağı, sarı renktedir. Bayrağın üzerinde ise bir kadın bir de erkek figürü vardır. Bayrağın anlamı hakkında kesin bilgiler bulunamamaktadır. Fakat kadın ve erkeğin eşit olarak sembolize edilebileceğini inanılmaktadır. Kadın ve erkeğin siyasi anlamda yönetimde ve şehir hayatında eşit görüldüğünü anlatmaktadır.
Uygur Kağanlığı’ nın Hayat Ve Fikir Tarzı
Oldukça yüksek standartlara sahip bir hayat tarzı vardı. Devletin sarayında birçok alim, şair, tarihçiler ve sanatkarlar vardı. Ülkede eğitim verebilmek adına kütüphaneler kurulmuştur. Uygur devletinde şehzadeler topuz çalabilmek için dersler de almıştır. Aynı zamanda dönemde yapılan eserlerin çoğunda manzum görülmektedir. 12. Yüzyıllar da ise Moğol halkının kültür zenginliğini de devir alarak bünyesinde barındırmıştır. Uygur devletinin merkezi şehirleri görevini üstlenen bölgeler de yapılan kazı çalışmalarında birçok din türüne ait mabetler bulunmuştur buda Uygur devleti bünyesinde yaşayan birçok farklı dine ait insanlar bulunduğunun kanıtı olmuştur. Yine kazı çalışmalarında bulunan yazılı eserler, Uygur dilinde yazılmış olup edebiyat, astronomi ve siyasi yönetim ile ilgili konulara hakimdir. Uygur Devletin de yönetimde memurlar ve vekiller gibi birçok insan yer almaktaydı. Birçok yasa ve yönetim kuralları da çıkarılmıştır.
Uygur Kağanlığı’nın Alfabesi
Uygur alfabesinde birçok topluluğa ait kelimeler de gözükmektedir. Bunlar arasında Rum, Tibet, Brahma, Uygur, Mani, ve Süryani toplulukları görülmektedir.629 yıllarında Soğa alfabesi Budizmi kabul eden Uygurlar tarafından kullanılmıştır. Daha sonra ki dönemler de ise Maniehizm inancını kabul eden Uygurlar ise Süryani alfabesini de kullanmıştır. Soğal alfabesinin kullanıldığına dair ilk kanıtlar Kara Balgasun abidesinde görülmüştür. Soğa alfabesi 22 tane harften oluşmaktadır. Uygur alfabesinin bir alt koludur.
Yorum gönder