Haçlı Seferleri
VII. yüzyılda kutsal Kudüs şehri Müslümanlar tarafından büyük bir zafer ile fethedildi. Bizans topraklarındaki yayılma, bu yüzyıldan sonra da devam etti. Bu gelişmeler Avrupalıların kendi kıtalarına sıkışıp kalmaları sonucu doğurdu. Hristiyanların kutsal saydıkları Kudüs’e ve kaybettikleri diğer topraklara yeniden sahip olma arzuları, onları İslam ülkelerine sefer yapmaya yöneltti. Seferlere katılan Hristiyanların elbiselerinde bulunan haç işareti bu olaylara Haçlı Seferleri denilmesine neden oldu. 1096-1270 yılları arasında Müslümanlara karşı birden fazla akınlar yapılmıştır.
Haçlı seferlerinin Nedenleri:
İlk çağdan beri doğu ile batı arasında kültürel, etnik ve dini anlayış açısından sürekli bir karşıtlık görülmektedir. XI. Yüzyılın sonundan itibaren Türkler kendi varlıkları yanı sıra Ön Asya İslam dünyası için de mücadele etmek zorunda kaldılar.
Dini Nedenler
Yahudi ve Müslümanlar için kutsal sayılan Kudüs Hz. İsa’nın burada dünyaya gelmesi ve yaşamış olması nedeniyle bütün Hristiyanlar için kutsaldı. Bölge Müslümanların eline geçtikten sonra, Abbasi Halifesi Harun Reşid, Frank kralı Charlemagne’la bir antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile Hristiyanların Kudüs’e geliş gidişlerine imkân tanımıştır. XI. Yüzyılda Fatımiler ile Abbasiler arasındaki mücadele ve Türklerin Suriye ile Anadolu’ya gemleri Hristiyanların Kudüs’e güvenlik inde gelmeleri belli ölçülerde etkiledi. En önce tarikatlar ve onlar ile birlikte birkaç Hristiyan dincileri Müslümanların elinden kutsal bölgelerin alınmasını istediler. Ayrıca Tanrı’nın ve Hz. İsa’nın da bunu emrettiğini bu uğurda ölenlerin günahlarından kurtularak doğruca cennete gideceğini yaydılar. İslamiyet’in hızla yayılmasından da etkilenerek Avrupa’daki kral ve imparatorları savaşa zorladılar.
Ekonomik ve Sosyal Nedenler:
- yüzyılda İpek ve Baharat yollarını ellerinde bulunduran Türk ve İslam devletleri zengin olmuşlardı. Müslümanlar çoğunlukla refah içinde yaşıyordu. Avrupa’da ise fodal sistem içerinde tutulan halk yoksul düşmüştü. İslam ülkelerindeki zenginliği gören Hristiyanlar, bu manzarayı dönüşlerinde çevrelerine daha da abartarak anlattılar. Böylece Avrupa’da zengin topraklara sahip olmak isteyen bir kamuoyu oluştu. Senyör ve şövalyelerin macera tutkuları halkın bu isteklerine eklenince Haçlı Seferli kaçınılmaz duruma geldi. Gerek senyörler gerekse şövalyeler, başarılı olacaklarından emindiler. Böylece zenginleşeceklerini ve saygınlıklarının artacağını umuyorlardı.
Siyasi Nedenler:
Bizanslılar Malazgirt savaşından sonra Anadolu’da ilerleyen Türklere karşı koyamadılar. Ancak, Anadolu’nun fethini kabulleniyorlardı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Papaya başvurarak yardım istedi. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinin Avrupa’yı tehlikeye sokacağını bildirdi. Bu istek, hem Papa hem de Avrupa’daki krallar tarafından bir fırsat olarak değerlendirildi. Çünkü Papa yıllardır Ortodoks Kilisesi’ni kendine bağlama isteğini gerçekleştirecek, krallar da Hristiyanlığın öncülüğünü Bizans İmparatorluğunun elinden alacaklar ve yeni topraklar ele geçireceklerdi.
Haçlı Seferlerinin Başlaması:
Papalık görevini yürüten II. Urbanus ve birçok papaz savaş kışkırtıcılığı yapıyordu, II. Urbanus, Fransa’nın Klermon şehrinde topladığı dini mecliste Kudüs ve çevresindeki Müslümanlardan geri alınması için bütün Hristiyanlık dünyasını savaşa çağırdı. Bu çağrının heyecanına kapılan çok sayıda Hristiyan, İstanbul’a varmıştır. Bunlar disiplinsiz, yağmacı ve çapulcu bir topluluktu. Bizans İmparatoru onları hemen Anadolu yakasına geçirmiştir.
- Kılıç Arslan ve kardeşi Davud, öncü niteliğinde olan bu topluluğun önemli bir bölümü İznik’e girmeden bozguna uğrattılar.
I. Haçlı Seferi:
İlk haçlı grubunun İznik önlerinde bozguna uğratıldığı sıralarda Alman, İngiliz, Norman, Fransız ve Belçikalılardan oluşan asıl büyük Haçlı ordusu, gruplar hainde gelerek İstanbul’da toplandılar. Bizans İmparatoru bunların hemen Anadolu’ya geçmelerine yardımcı oldu. Bu arada bir de antlaşma yaptı. Antlaşmaya göre; Haçlılar, Selçuklulardan aldıkları toprakları Bizans’a verecekler, Bizans ise onlara erzak yardımında bulunacak ve bilmedikleri bu topraklarda onlara öncülük yapacaklardı.
Haçlı ordusu İznik’i ele geçirdi. I. Kılıç Arslan ise onları Eskişehir önlerinde karşıladı. Ancak kalabalık olmaları yüzünden geri çekilip yıpratma savaşına girişti. Haçlılar çok fazla zorluklarla Antakya’ ya gidip bölgeyi ele geçirdiler. Kudüs’e vardıklarında çok sayıda Haçlı kuvvetinden geriye kalanların sayısı elli bin kadardı. Buna rağmen Kudüs’ü alarak burada Latin Krallığı’nı kurdular. İşgal ettikleri Antakya, Urfa, Sur ve Yafa gibi şehirlerde dukalık, Kontluklar inşa etmişlerdir.
I.Mesut (1116-1155) ve II. Haçlı Seferi
- Kılıç Arslan hayatını kaybettikten sonra oğlu olan Şehinşah bulunup sonrasında İsfahan’a gönderilmiştir. Bu nedenle Selçuklu tahtı yine boş kalmış ve iç karışıklıklar başlamıştır. Bu karışık dönemde Danışmendliler üstün konuma sahip oldular. Bir süre sonra tutsaklıktan kurtulup Anadolu’ya gelen Şehinşah ile I. Mesut arasında iktidar mücadelesi başladı. I. Mesut, Danişmendlilerin yardımıyla Konya’da Selçuklu tahtını ele geçirdi.
Danişmendlilerin beyi olan Emir Gazi’nin kızıyla evlenen I. Mesut Emir Gazi’nin ölümünden sonra yerine Mehmed Gazi ile ittifak yaptı. I. Mesut Ankara, Çankırı, Kastamonu, Elbistan ve Malatya yörelerini aldı. Haçlıların elinde bulunan Maraş ve Antep’i ele geçirdi. Mehmet Gazi’nin ölümünden sonra Danişmentli topraklarını ele geçirmeye ve onlar üzerinde egemenlik kurmaya başladı. Böylece Danişmentlilerin Anadolu’daki üstünlüğü kırıldı. Ayrıca, Konya yakınlarındaki Bizans ordusunu bozguna uğrattı.
I.Mesut Anadolu’da durumu düzeltmeye çalıştığı sırada II. Haçlı Seferi başladı
II. Haçlı Seferi ( 1147-1149):
Müslümanların elinde olan Kudüs’ün Haçlılar tarafından alınması, bütün İslam ülkelerinde üzüntü yaratmıştı. Diğer taraftan Büyük Selçuklu Devleti parçalandığından, Haçlılarla mücadele etmek, Anadolu Selçukluları ile Atabeyliklere kalmıştı.
Musul Atabeylerinden Nureddin Zengi ve oğlu, önce Urfa’yı, arkasından Halep ve Şam’ı geri aldı. Bunun üzerine Papa III. Öjen, bir defa daha seferin oluşmasını istiyor ve haber yayıyor.
Alman İmparatoru III. Konrad ile Fransa Kralı VII. Lui, birlikte II. Haçlı seferi için yola çıktılar.
Önce hareket eden alman ordusu Konya ovasında I. Mesut’un kuvvetlerine yenildi. III. Kondrad, yanında kalan askerleriyle İznik’e gitti. Yeniden yaptıkları plana göre III. Kondrad İstanbul’dan deniz yoluyla gelen III. Kondrad’la buluştu. Birlikte Şam’ı kuşattılarsa da alamadılar ve başarısız bir durumda ülkelerine geri döndüler. Hükümdarlığı sürekli siyasal mücadelelerle geçen I. Mesut 1155’te ölmüştür.
III. Haçlı Seferleri (1189-1192)
Mısır’da Eyyübi Devleti’ni kuran Seşahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü Haçlılardan geri alması, büyük bir Haçlı seferine daha neden oldu. Bu savaşa Avrupa’nın ünlü krallar da katıldı. Bunların başında İngiltere kralı Rişar, Fransa kralı Filip Ogüst ve Alman imparatoru Frederik Barbaros vardı.
Frederik Barbarous’un ordusu Anadolu’dan güçlük içinde geçebilmişti. İmparator, Silifke’de ırmakta boğulmuş, kuvvetleri dağınık bir durumda Suriye’ye ulaşabilmiştir.
İngiliz ve Fransızlar deniz yoluyla Suriye’ye geldiler. Selahaddin Eyyubi ile Haçlılar arasında çok kanlı savaşlar oldu. Haçlılar Akka’yı baskılamışlardır, fakat Kudüs’ü ele geçirmekte başarısız olmuşlardır. Bu sırada Filip Ogüst ile Rişar’ın arası açılmış ve Filip ülkesine dönmüştür. Rişar ise Hristiyanların Kudüs’ü ziyaretlerine izin verilmesi koşuluyla, Selahaddin Eyyubi ile anlaşma yaparak İngiltere’ye gitmek zorunda kalmıştır.
IV. Haçlı Seferi 1204
Haçlıların başarısızlığı ve Eyyubilerin Filistin ile Suriye’deki fetihleri üzerine Papa, Hristiyanlardan tekrar yardım istedi. Avrupa’daki şövalyelerin birçoğu bu savaşa katıldılar. Papa, bunların başına İtalyan Bonifas’ı atadı.
İstanbul’a gelen Haçlıların amacı Kudüs’e Mısır üzerinden gitmekti. Ancak bundan vazgeçerek İstanbul’u aldılar. Kenti yağmalayan Haçlılar tarafından İstanbul’da Latin İmparatorluğu kuruldu.
Haçlıların baskısıyla İznik’e kaçan imparator Laskoris burayı geçici oladark başkent yapmak zorunda kaldı. Bizans imparatorlarının İstanbul’u tekrar almaları 1261’de gerçekleşebildi.
Seferlerin artık karadan değil denizden yapılması tercih edilmiştir. Bu nedenle oldukça para kazanan İtalya gemicileri, Ege’nin önemli ada ve limanlarını ele geçirdiler.
1270’lere kadar dört Haçlı Seferi daha oldu. Ancak, ilk zamanların heyecanı kalmamış, Hristiyanlar eski umutlarını yitirmişlerdi. Suriye ve Mısır’da kurulan birkaç Haçlı Prensliği ise Memlukler tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Haçlı Seferlerinin Türk ve Dünya tarihi Açısından Önemli Sonuçları:
Bu seferlerden en çok zarar gören Türkler oldu. Binlerce Türk ve Müslüman hayatını kaybetmiş, batıya yönelen fetihler duraklamıştır.
Anadolu Selçukluları; Ege, Marmara ve Akdeniz kıyılarında önemli toprak kayıplarına uğradı. Anadolu da bulunan Türk Birliği tamamen bozuldu. Türkler, her şeye rağmen hem vatanlarını kahramanca savundular hem de İslamiyet’in yayılışına hizmet ettiler. Türklerin Anadolu’dan çıkarılamayacaklarını dünyaya gösterdiler. Ayrıca tüm Müslümanların sevgi ve saygısını kazandılar.
Haçlı Seferlerinin Avrupalılar açısından sonuçları da şöyle sıralanabilir:
Ekonomik Sonuçlar:
Haçlı Seferleri sırasında Avrupa şehirleri ile Doğu ülkeleri arasındaki ilişkiler yeni bir boyut kazandı. Hristiyanların Kudüs’e deniz yolundan gidip gelmeleri nedeniyle; Marsilya, Venedik ve Cenova limanlarının önemi arttı. Avrupalılar, Suriye ve Filistin kıyılarında elde ettikleri limanlar sayesinde; doğudan satın aldıkları ipek, baharat, maden gibi çeşitli malları ülkelerine gördüler. İslam dünyasının kültür ve uygarlık açısından kendilerinden üstün olması Haçlıların ilgisini çekti.
Siyasal Sonuçlar:
Yapılan Haçlı Seferleri’nde o dönemde Avrupa’nın siyasal olarak yerleşmiş bilinen kurallarda değişikliklere gidilmesine neden oldu. Bu sefereler nedeniyle bazı krallar hayatını kaybettiği gibi yüzlerce senyör ve şövalye öldü. Sağ kalanların bir kısmı borç yüzünden mallarını ve malikânelerini kaybettiler. Böylece feodallerin kuvveti azaldı. Krallar, feodal yöneticiler karşısında güçlenmeye başladılar. Bundan yararlanan bir kısım köylüler, içinde çalıştıkları toprakları efendilerinden satın alarak özgürlüklerini kazanmaya çalıştılar.
Bizans İmparatorluğu, bu seferler sayesinde siyasal varlığını uzatmakla birlikte, büyük zarar görmüştür. Haçlılar İstanbul’da Latin İmparatorluğu kurmuşlar, Bizans’a ait Avrupa topraklarını bu imparatorluğa bağlamıştır. Batı Anadolu’da kurulan İznik Devleti ve Karadeniz kıyısında kurulan Trabzon Devleti, Bizans’ın topraklarının parçalanması demek olmuştur. Ayrıca, Katoliklerin Ortodoksları küçümsemiş olmaları, Ortodoksların Türklere yakınlaşmasını sağlamıştır. Antakya, Urfa ve Kudüs’e kurulan krallık ve kontluklar da Halı seferlerinin siyasal sonuçları arasındadır.
Dini Sonuçlar:
Haçlı seferlerinden önce Papa ve din adamları, halkı savaşa yönlendirmek için Hristiyanları Müslümanlar aleyhine kışkırtmışlardı. Türlü propagandalarla İslam ülkelerinde yaşayan insanlar kötülenmiş, hatta barbar olarak nitelendirilmişti. Seferler sırasında Türk ve diğer Müslümanları tanıyan Avrupalılar gördükleri insani değerlere hayran kaldılar ve kandırıldıklarını anladılar.
Türklerin kahramanlıklarını takdir etmek zorunda kalan Haçlılar yenilgi ve tutsak olduklarında onların merhamet ve şefkatlerine şahit olmuşlardır. Hatta bazı Haçlılar Müslüman olmayı tercih etmiştir. Örneğin II. Haçlı Seferi sırasında 3000 kadar Avrupalı Denizli Ve Antalya’da İslam dinine girmiştir.
Seferlerde ölen senyörlerin malikâneleri başkalarının eline geçti. Papalar vaatlerini yerine getirmedi. Bu yüzden Hristiyanlar, artık kiliseye ve onun vaatlerine inanmaz oldular. Bunların sonuçlarında ise kilise ve din adamlarının halka karşı saygınlıkları azaldı ve halk üzerindeki otoriteleri zamanla azaldı. Onların yerlerini krallar ve imparatorlar aldı.
Teknik Sonular:
İlk Haçlı seferi sırasında doğu ve batı arasındaki olumlu ticari ve kültürel ilişkiler kesintiye uğramıştır. Haçlı seferleri sonunda Avrupalılar, kendilerinden her alanda ileri olan Müslümanlar hakkındaki olumsuz düşüncelerini değiştirdiler. Onların mimari ve sanat alanındaki üstün tekniklerinden yararlandılar. Bu arada pusula, barut ve kâğıt gibi o zamana kadar bilmedikleri birtakım buluşları ülkelerine gördüler. Evlerini, saraylarını ve şatolarını doğu tarzında süsleme çabasına girdiler.
Yorum gönder