Ak Hun İmparatorluğu
Ak hun imparatorluğu, öncesinden Avar halkına bağlı yaşayan ancak 4. Yüzyılın ikinci yarısında Avarlar ile yollarını ayıran bir hun devleti olarak bilinir.
Ak hunların, batıda Çin, güneyde Hindistan’a kadar sınırlarını genişlettikleri bilinmektedir. Bu genişlemenin bir sonucu olarak, Çin sınırına dayanan ve burada yaşayan ak hunlar, zaman içerisinde Çin halkı arasında asimile olmuşlardır.
Aynı şekilde, güneyde yaşayan ak hunlar ise, zaman içerisinde Hindistan’ın yerli halkına karışmış ve bu şekilde asimile olarak tarih sahnesinden çekilmiştir. Bu aşamada, Sasani devletinin de baskısı altında kaldıkları bilinmektedir.
Ak Hun İmparatorluğunun Kökeni ve Kuruluşu
Bilinen kaynaklara göre, ak hun imparatorluğu batıya göçen hunlar tarafından kurulmuştur.
Bizans, Sasani ve Çin kayıtlarına bakıldığında, bu devletten bahsedildiği görülebilmektedir. Bunun yanı sıra, devletin kurulmasında diğer hun devletinin dağılması üzerine Afganistan’dan gelen iki kabilenin birleşmesinin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.
Sasani devleti ile aralarının iyi olduğu hatta devletin iç politikalarında yöneticilere yardımcı oldukları da bilinmektedir. Orta Asya steplerinden geldiklerine kesin gözü ile bakılmakla birlikte, yönetim görevini idame ettiren aile için Eftal sülalesi ya da heftal adlı bir kağanın ailesi denilmektedir.
Sasani kayıtlarına göre, ak hunların kuruluşu ve Sasani devleti sınırlarına dayanması 5. Yüzyıla denk gelmektedir. Sasani sınırlarına akınlar yaptıkları ancak Sasani hükümdarının bu akınları durdurduğu da bilinmektedir.
Eskiden sienpilerin bulunduğu yerde kurulan Avar krallığından ayrılan iki kabilenin güney Kazakistan bozkırlarına gelerek ak hun devletini kurdukları bilinmektedir. Hakimiyet alanları ilerleyen dönemde hazar denizinin güney kıyılarına kadar genişlemiştir.
Yönetim şekline bakıldığında, İslamiyet öncesi kurulan her devlet gibi ak hunlarda da taht kavgaları olduğu görülmüştür. Bu taht kavgaları devletin kısa ömürlü olmasına neden olmakla birlikte, halk, hükümdarlık yetkisinin tanrı tarafından verildiğine inanmaktaydı.
Bunun yanı sıra, ülkenin ikiye bölünerek yönetildiği bilinmektedir. Doğu ve batı olarak ayrılmasından sonra, batı kısmının da doğu kısmına bağlı olarak idare edildiği ve doğu kısmını yönetmenin üstünlük sayıldığı kayıtlar arasında yer almaktadır. Doğu, güneşin doğduğu yön olduğundan, asıl hükümdarın tanrının ışığını üzerinde taşıması gerektiğine inanılırdı.
Ak Hun İmparatorluğunda Siyasi İlişkiler
Sasani devleti ile uzun süre uyum içinde olan ak hun imparatorluğu, iki büyük kabilesinin yanı sıra başka kabileleri de kapsamaktaydı.
İki büyük kabilesi, Avar krallığından ayrılan Uar ve Hun kabileleri olarak bilinmektedir. Bu iki büyük kabilenin genellikle devletin yönetilmesi konusunda diğerlerinden daha fazla söz hakkı olduğu ve hükümdarının değişmesi üzerine Sasani devleti ile yapılan anlaşma bozulduğunda, bu devleti ağır bir şekilde yendikleri bilinmektedir. Ayrıca bu dönemde, İran üzerindeki baskılarının da artmış olduğu tarihi pek çok kaynakta yer almaktadır.
Ak hunların para bastırdıkları bilinmekle birlikte, ak hun hükümdarının himayesi altında İran tahtına geçen şahın, zaman içerisinde ak hun devletine savaş ilan etmesi üzerine, İran devleti büyük bir yenilgiye uğramıştır.
Yenilginin ardından kısa bir zaman sonra tekrar savaş ilan eden şah, turan taktiği ile pusuya düşürüldüğü savaşta ölmüştür.
Ak Hun İmparatorluğunda Savaşlar
Mazdek isyanı gibi önemli bir olayda ak hun imparatorluğu önemli b ir rol oynamış ve birçok Sasani hükümdarını himaye altına almıştır.
Bunun yanı sıra, yaklaşık 30 bin asker ile isyanın bastırılmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca bu dönemlerde kuzey Hindistan’ı zapt ettikleri ve ipek yolunu da ele geçirdikleri bilinmektedir.
İlerleyen dönemlerde, kurulan ve güçlenen Göktürk devleti ile Sasanilerin anlaşma yaparak ak hunların üzerine saldırması sonucunda devletin yıkıldığı bilinmektedir. Ak hun imparatorluğu hakkında bilinen bir diğer önemli bilgi ise, ipek yolunun denetimini ellerinde tuttuklarıdır. Geniş bir alana hâkim olmakla birlikte, ipek yolunun hakimiyetini kaybetmek güçlerini de kaybetmelerine neden olmuştur.
Yorum gönder