Memlükler
Memlük kelimesi genel olarak Arapçadan gelmektedir. Arapça kölenin sahip olduğu şey, mülk, temekkülü altında bulunan köle anlamına geliyor. Zamanla savaşta esir düşmüş beyaz köle olarak kullanılmaya başlasa da bu kölelerin içerisine kadın erkek siyahi herkes girmektedir. Kuran’ın da birçok yerinde geçen bu kelime herkes tarafından daha sonra Memlük devletinin adını oluşturmuştur. Bu insanlardan oluşan devlet de de genel olarak Türkçe dili konuşuluyor. Devlette hüküm sürenlerin farklı, farklı dil ve etnik kökenden olması durumunda da bu sefer devlete daha farklı isimlerle hitap ediliyordu.
İlk önceleri bu siyasi birlikte askeri işlerde görev alan memlükler daha sonra da profesyonel bir şekilde askerlik yapmış ve İslam topluluklarına girmişlerdir. Zamanla da siyasi anlamda oldukça güçlü bir hale bürünmüşlerdir. köle olmalarından herhangi bir rahatsızlık da duymayan halk zamanla bu özelliklerinden dolayı da bir statüye sahip olmuşlardır hatta bilgili, güçlü, asaletli kişilerdi onlar. Genellikle bu kişiler Orta Asya’dan gelmiş Türk kimselerdir. Hintliler, Habeşliler ve Afrikalılar bu Memlük sıfatında kimselerin köleleriydiler. HZ Muhammed ve halefiler döneminde bu bölgelerde ve çevre bölgelerde yaşayan halk ve devletler bir bir İslamiyet’e kabul ediliyordu. Fetihlerle birlikte Araplar dışında oldukça yoğun bir nüfusun bir kereden İslamiyeti benimsemeye başlamasıyla İranlılar da ücretli ve gönüllü askerlik yapmaya başladılar. Ancak özellikle Emeviler döneminde bu Araplar dışındaki insanlara ayrı bir muamele de bulunan insanlar devletin yöneticilerinden oluşuyordu. Türkler büyük bir güç oluşturuyordu bu ordularda ve genellikle de savaşçı özelliklerinden devlet liderleri oldukça iyi bir şekilde faydalanıyordu. Genellikle de Türklerin Araplara karışmasına engel olmak için daha sonradan onlara bir şehir kurmaları için topraklar verildi. Dahası orta Asya steplerinden kızlar getirildi. Daha sonradan ama bu Memlük soyundan insanların devlet idaresinde bir güç elde etmeleriyle merkeze olan bağlılıklarını kaybettiler. Vali olarak tüm eyaletlerde başarılı olan Memlükler daha sonradan özellikle kendileri sayesinde kazanılan otoriteden uzaklaştı. Bu Memlük sistemi birçok İslam ve Arap topluluklarında işe yaradı. Beraberinde sultan ve emirlikleri korumak için ve halka karşı tüm gücün bir şekilde uygulatılması için bu sistem kullanıldı. Daha sonra Memlükler düzenli bir hal almaya ve birlik oluşturmaya başlarlar.
Son Eyyübi sultanında ölümünden sonra topraklara egemen kişi artık Aybek oldu. Türk asıllı olan bu kişi artık gerçekleştireceği bir siyasal birlik peşinde olmuştur. Bir süre hükümdar seçildi. Mısır’da Memlük Devletini kurdu. Uzun seneler Haçlılara ve Moğollara karşı mücadele içinde olmuştu. Moğolları da yenmesiyle onların son verdiği Abbasi halifeliğini bu sefer kendisi Mısır’da tekrar kurdu.
Osmanlı Devleti ile Fatih Sultan Mehmet’e kadar ilişkileri sıkı iken daha sonradan bozulmaya başladı. Daha sonradan da Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde son verildi bu devlete.
Sosyal, Ekonomik,Kültürel Hayat
Aslında ilk bakışta 2 sınıf tek görebiliriz halk ve sultan fakat daha derine indiğimizde daha çok katmanlı bir sınıf yapısı ile karşı karşıya kalmaktayız. Toplumsal yapıya baktığımızda devlet genelinde insanların ilk başta ikiye ayrıldığını gözlemlemekteyiz.7 farklı sınıf görebiliriz. Birinci sınıf emirler ve üst düzey yöneticilerin olduğu aristokratlar ve askerlerdir. İkinci sınıf ise sanat adamları ile daha çok güçlü sermaye sahibi kişilerdir. Din adamları tüccarlar ve de alt kademeli memurlar ise 3. Sınıf insanları oluşturmakta daha derine indiğimizde toplumsal tabakaların 4. Sınıfta küçük el esnaflar 5. Sınıfta ziraat ve tarımla uğraşan çiftçi halk altıncı sınıf; bedeviler ve köylüler nihayet son sınıfta köleler, evsiz barksız kimseler
Halk daha çok Arap ve Türk olmakla birlikte mezhep farklılıkları oldukça çoktur. Din azınlıkları da bulunmaktadır tabi ki. Devletin iktisadi faaliyetlerine baktığımızda ise şehirleri ve ekonomik yapıyı ayakta tutan şeyler temel olarak sanat zanaat ve seri üretim faaliyetleri. İpek, dokumacılık, kumaş sektörleri dünya çapında bir ticaret ağına ulaşmıştır. Mısır ve Suriye de bulunan dokuma tezgahları sayısı oldukça fazladır. Bunun yanında oldukça çok sektörlerden bir diğer alan ise oymacılık, altın ve gümüş işlemeciliği, kağıt, sabun imalatıdır. Bu coğrafya da tüccarlar oldukça rahat dolaşıp ticari faaliyetlerde bulunabiliyor çünkü genel olarak ticaret oldukça yaygın ve önemli bir gelir kaynağı. Başta Kahire olmak üzere yoğun bir ticaret anlayışı vardı devletin genelinde. Anadolu ile olan bu ağ Çin’ e kadar uzanıyordu. Ticaretin bu kadar yaygın ve gelişkin olması da şehirlerin nüfuslarının oldukça çok olmasına sebep olmuştur. Bu durumda renkli ve gelişkin bir sosyal hayat; hareketli bir etnik yapı oluşmasına sebep olmuştur. Gene de kent yaşamında oldukça üst tabakada yer alan soyluların yaşamı iyiyken yoksul kimselerde açlık sınırıyla cebelleşiyorlardı. Kahire sokaklarında oldukça çok miktarda evsiz ve yurtsuz kalan kesim olduğundan söz edilir. Eğitim ve öğretim de bu sosyal ama renkliliklere göre de oldukça farklılık gösteren bir haldedir. Bir dönem Nil sularının yükselmesiyle oluşan göletlerin çevresinde çeşitli geleneksel gölge oyunları oynanır, şarkılar söylenir, Kayıklarında bulunduğu göllerde kayık sefası bile yapılırmış. Güreşler yapılırmış, eğlenceler düzenlenir, özellikle kandil aylarında yiyecek ve içecekler dağıtılır, halk adeta soluklanırmış buralarda. Beraberinde 1497 yılında Ümit Burnu’nun keşfedilmesi ile Mısır’ın bu stratejik konumunun önemi azalmıştır. Sermaye küçülmeye başlamış ülke genelinde bir küçülme olmuştur.
Yorum gönder